Gerek Pentagram’la yaptığı işleriyle gerekse solo çalışmalarıyla sevdiğimiz, ilgiyle takip ettiğimiz bir isim Demir Demirkan. Başarılı gitarist bu sefer notalarla değil kelimelerle karşımızda. “Zamanda Saklı” isimli ilk romanı kısa bir süre önce Karakarga Yayınları’ndan çıkan Demirkan’la romanını ve “Sandık Hikayeleri” albümünü konuştuk.
İlk kitabınız okuyucuyla buluşalı birkaç ay oldu. İnsanların “Zamanda Saklı”yla ilgili yorumları nasıl?
Şu ana kadar en azından benim kulağıma gelen ve ilk ağızdan duyduğum yorumlar kesinlikle pozitif ve gurur verici. Yakın çevremden ve hatta kitap yayınlanmadan önce okuyan yakınlarımın ilk yorumları da dahil olmak üzere duyduklarım oldukça motive edici.
Üniversite yıllarınızdan beri kısa öyküler yazıyorsunuz ama sizin edebiyatla olan yakınlığınızı yeni keşfettik. Yazıyla olan ilişkinizi bunca yıl neden sakladınız?
“Her şeyin bir zamanı vardır” derler ya bu kesinlikle doğru bence de. Bir roman yazmaya başlayıp bitirmek için zamanı da cesareti de ancak geçtiğimiz yıl bulabildim. Daha önceden taslaklar ve bir iki paragraflık anlatımlar halinde biriktiriyordum fikirlerimi ama “Sandık Hikayeleri” dörtlemesi ve ilk kitap “Zamanda Saklı” için daha fazla beklemek istemedim artık.

“Zamanda Saklı” kitabınız “Sandık Hikayeleri” projenizin ilk çalışması. Nedir bu “Sandık Hikayeleri” sizden dinleyebilir miyiz?
“Sandık Hikayeleri” dört kitaptan oluşan bir seri. Dört hikâye de birbirinden farklı ama hepsini bağlayan büyülü bir sandık söz konusu. Her kitapta insan olma deneyiminin farklı temel prensipleri konu ediliyor.
Romanlarınızın bir de müzik albümü olacak. Bu albümleri ne zaman dinleyeceğiz?
Şarkıları single’lar halinde yayınlamak üzere bir plan yaptık ve ilk şarkı Şubat 2025’te yayınlanacak. Sonrasında da belirli periyotlarla diğerleri yayınlanacak.
“Zamanda Saklı” mistisizm, spiritüalizm, hayatın içinde mesaj olarak anlamlandırılabilecek konular, işaretlere dikkat çekiyor. Aynı zamanda da aşk üzerine bir kitap. Aşkı ruhsal bir deneyim olarak ele alan bir çalışma. Bu çalışmanın albümünde bizi neler bekliyor?
Değindiği konular olarak bakarsak öyle ama aslında romandaki hikâye herhangi birimizin hayat yolculuğundaki içsel değişimi, kişisel devrimleri, gelişimi, kendini aşması ve yeniden yapılandırması ile ilgili. Bunu takiben de şarkılar yine bu konuların duygusal izdüşümünü şahsi bir yorum ile seslendiriyor.
Kitap çıktığı hafta sizinle yaptığımız röportajda “Uzun zamandır şarkı yazmıyorum” demiştiniz. Şu an durum nasıl? Şarkı yazma konusunda sizi hangi duygu tetikliyor?
Birkaç yıl öncesine göre sanatsal çıktım aşırı arttı ve eski motivasyonumu tekrar kazandım. Daha öncesine göre biraz da farklı bu defa, eskiden dağınık ve yaylım ateşi şeklinde bir üretimim vardı, şimdi ise bunun çok daha odaklı ve keskin olduğunu hissediyorum. Roman da şarkılar da duygusal dışa vurumlar aslında. Roman yazarken daha içsel bir yolculuk yapıyorum. Şarkı yazarken ve kaydını yaparken ise daha dışa dönük bir ekip çalışması halinde çıkıyor. Bir şarkıyı yazmaya başladığımdan kaydın sonuna kadar geçen sürede aklımda sürekli o şarkıyı bir konserde seslendirdiğim anı yaşıyorum. İçinde bulunduğum duygusal durum da dışa vurma sebeplerim de farklı oluyor roman yazarken yaşadığıma göre. İkisi birbirini bütünlüyor bir anlamda.
Röportaj: Ali Kara